Bilinmeyen bir varoluşta her şey tehlikelidir, sessizlik dahil

Lüzumu olmadığı halde ne kadar gürültü yaparız değil mi? Gerçekten, hiçbir gereği yokken ne anlamsız sözcükler çıkıverir ağzımızdan, laf olsun diye. Sessiz kalmama uğruna, harcayabildiğimiz kadar sözcük harcarız, sessizlik bir tür bozulma gibi gelir bize, foyamız çıkacak gibidir sanki. Misafir gelir hani, az biraz konuşulur ve susulur, aslında konuşacak bir şey kalmamıştır, ama o susmaya kimse dayanamaz, en tırt muhabbetle bozulur o susuşma, susmak insana çıldırtıcı gelir.

Var olma üzerine düşünmediğim zaman yoktur neredeyse, bu yüzden şöyle şöyle bir şey düşündüm demeyeceğim, zira hep ortasındayım. Var olmak ne tür bir sakıncadır? Bunu sorguladım. Sorgularken durup düşünmüyorum tabii, o an elim bir işte oluyor, ki muhtemelen yürüyorumdur, hem de yapraklara basa basa, hem de hışırtıyı duya duya, yani ben resmen varım.
İşte, yani diyorum ki, intiharı tek bir düşünceye indirgeyen insanların, hani "ee intihar et o zaman" türü sorularına nasıl yanıt vermeli, bunu düşündüm bir an. Yani bu soru bile değil, ama soran kişinin anlamaya ihtiyacı vardır belki diyerek, onun anlayacağı dilden anlatmaya çalışıyorum o an, beynimde oluyor tabii bu, yapraklar da eziliyor o esnada, ayaklarım altında. Şimdi teorik olarak yoktum varım olmayacağım demesi kolay, işte hiç olmayan, yani orada olmayan "varlık" kazandı, elde etti ve yine hiç olacak, orada olmayacak. Bu böyle sanılıyor, ama öyle değil. Adına düşünür mü diyelim, işte o kişiler bunu bilir, zaten sayılıdır bunlar, öyle google'a düşünür yazınca çıkanlar değil bunlar. işte bu vatandaşlar çözüm olarak "ee intihar edeyim o zaman" demezler, sorun çok daha büyüktür. Bir şey var olduktan sonra öyle kolay kolay yok olmaz, sonsuz bir çözümsüzlük bekler insanı. Var olmak bir sorumluluk yükler insana, sorunlu bir sorumluluk. Özgürlük de dar alanda, işte x yerde y miktar kadar elde edilir ancak, öyle evrendeyim, özgürüm falan, yok ne yazık ki böyle şeyler. Evrende hele, evren diyorum bak burası çok önemli, basın mensupları burayı iyi not alsın, evrende özgürlük yoktur, en azından insan için. Kilitlendik kaldık burada, sıkıştık anlayacağınız. Bu yüzden bilindik görüntüler işimize yarar, bize güven verir, huzurlu hissettirir. Bizi neyin beklediğini bilmediğimiz bir evrene açılmaktansa, top sektirerek günlerimizi geçirdiğimiz mahallemize bağlılık yemini etmek daha çok işimize gelir, saklambaç oynamışızdır bir zamanlar orada misal, köyümüzde bahçelerde gezinmişizdir falan, nostalji işimizi görür epey, daha güvenlidir. Zaten dünya, garip bir şekilde sanki bir şeylerin açığa çıkmaması için daima gürültüyle bastırılmış gibidir, sessizlikten korkuluyor mu ne?
Sessizlikten garip şeyler doğuyor. Perde aralanıyor sanki, katı bir gerçekle karşılaşılıyor, bu yüzden türkü söylemek geliyor insanın işine, sessiz kalınınca, aralanıyor perde ve korkunç bir şey görünüyor, daha fazla var olunuyor, uğraşlar dünyasının uğraşları anlamsızlaşıyor, gürültünün özlemiyle yanıp tutuşuyor insan. İyi de, gerçeği boğmak uğruna çıkardığımız bu gürültü nihayetinde sona ermeyecek mi? Yaprak hışırdıyor ayaklarımın altında, sessizliği bozan bir hışırtı.

Yorumlar

Popüler Yayınlar