Varolmanın dayanılabilir sertliği

Elimi gezdirdim yüzümde, sakallarımla oynadım biraz, dokundum onlara, yüzlerce kıl tanesi bir arada, yüzümde çıkmış bunların hepsi. Ordan elimi dudaklarıma götürdüm, sakal gibi değil, sakal sertti, bunlar yumuşak, iki tane var, ağzımı açtığımda belirgin olarak ikiye ayrılıyorlar. Ağzımı açınca dişlerimi farkettim, kemik galiba onlar, ağzımda kemik taşıyorum, sıra sıra dizilmiş kemikler, dişlerin arkasına saklanan dilime dokundum, çok garip, çektim elimi ağzımdan. Dudağımın üzerinde büyük bir şey var, baş barmak ve işaret parmağımla dokundum, sanırım ona burun diyoruz. Burnumun sağ tarafında ilginç bir yapı var, adı göz, sürekli önüne etten perde iniyor, kalkıyor, iniyor, kalkıyor. Sanırım görmeme yarıyor göz. Gözümün üstündeki perdenin ucunda kıllar var, kirpik dedikleri bu olsa gerek, perdeler yani göz kapakları her inişinde kirpiklerimi göz torbalarıma indiriyor ama pek hissetmiyorum. Kirpiklerim ayağa kalktığında kıllı bir yüzeye yaklaşıyor, gözümün üstünde bir çizgi, onlarca kıl tanesi, bunun adı da kaş olması lazım. Kaş göz kirpik üçlemesinin aynısı burnumun sol tarafında da var garip bir şekilde. Kaşların üzerindeki kalın et parçasının üzerinde saçlar başlıyor, bir sürü kıl, kafamda bu kadar kılın işi ne, alnımın üzerinde değil sadece kafa bölgemin hepsini kaplıyorlar, elimi başımın iki kenarına koyduğumda sağ ve solda yapışık et parçaları geliyor elime, kıvrık yapıda alt bölgeler yumuşak, işitmeye yarıyor bu, adı kulak, siz bir şey söyleyince burdan geliyor bana ses, çok ilginç, baş bölgemde daha ilginç yerler de var, fakat dahası bedenimi farkediyorum, bunları yazan parmaklarım var, iki elimle yazıyorum, parmaklarım klavyede uygun harfi buluyor ve size aktarmak üzere tuşlara basıyor.

Yorumlar

Popüler Yayınlar