bitecek olan bir ömrün mini öyküsü
girdiğim bir tuvalet kapısının arkasında "çıkmadan önce dönüp arkana bir bak" yazıyor. pekala diyorum ben de, bakıyorum, düşünüyorum. çocukluğumun bir kaç fotoğrafı geliyor gözlerimin önüne. herkes gibi, bir zamanlar çocuk olan kendimi düşünüyorum. çocuklukta düşlediklerimi, hayal gücümün o zamanlardaki sınırsızlığını ve yüksek tepelere olan aşkımı anımsıyorum. pekala diyorum ben de, dönelim, bakalım arkamıza, neler var neler, görelim öyleyse.
bu ben miyim, fotoğraflarda "ben" dediğim gerçekten ben miyim, ben o zamanları yaşadım mı, yaşadığım anlar şimdi nerede. soğuk bir gecede yine kafam allak bullak, soğuğun tenhayla kesiştiği yer, yani yıldızların dahi parlaklıklarının sabitlendiği vakitler. sanki o an sonsuz durağanlaşıyor her şey. bakalım hadi, geçmişe dönelim, neler gördük anımsayalım. çocukluktan şimdiye neler olup bittiğini düşünüp duralım. peki anımsadıklarımız nerede, beynimiz nerede, ben beyin miyim, beynimin olmadığı yerde benden geriye ne kalır. bakmıyorum arkama artık, bakmak istemiyorum, sürekli büyüyen bir adam moralimi bozuyor, bu serüven her zaman hoşuma gitmiyor, garip olan hep aynı yerde saymaktan da nefret ediyor oluşum. ulvilikle rezillik arasında bir yerde arayışını sürdüren insan, kendinden kopamayan, insan olmaktan ayrılamayan insan. bu, tıkanıklığın öyküsü. bu, insan olmanın zaaflarından arınamayan ama bir yandan yüceliği arayan oksijen bağımlısı varlıkların çıkmazlarını anlatan gece zırvalamaları. deveye hendek atlatmaktaki ısrarımız hiçbir işe yaramayacaksa bile bizleri bir ömür taşıyacak belki de. hem taşımasa ne olur ki? sonuç şimdiden belli, skorun ne önemi var.
bu ben miyim, fotoğraflarda "ben" dediğim gerçekten ben miyim, ben o zamanları yaşadım mı, yaşadığım anlar şimdi nerede. soğuk bir gecede yine kafam allak bullak, soğuğun tenhayla kesiştiği yer, yani yıldızların dahi parlaklıklarının sabitlendiği vakitler. sanki o an sonsuz durağanlaşıyor her şey. bakalım hadi, geçmişe dönelim, neler gördük anımsayalım. çocukluktan şimdiye neler olup bittiğini düşünüp duralım. peki anımsadıklarımız nerede, beynimiz nerede, ben beyin miyim, beynimin olmadığı yerde benden geriye ne kalır. bakmıyorum arkama artık, bakmak istemiyorum, sürekli büyüyen bir adam moralimi bozuyor, bu serüven her zaman hoşuma gitmiyor, garip olan hep aynı yerde saymaktan da nefret ediyor oluşum. ulvilikle rezillik arasında bir yerde arayışını sürdüren insan, kendinden kopamayan, insan olmaktan ayrılamayan insan. bu, tıkanıklığın öyküsü. bu, insan olmanın zaaflarından arınamayan ama bir yandan yüceliği arayan oksijen bağımlısı varlıkların çıkmazlarını anlatan gece zırvalamaları. deveye hendek atlatmaktaki ısrarımız hiçbir işe yaramayacaksa bile bizleri bir ömür taşıyacak belki de. hem taşımasa ne olur ki? sonuç şimdiden belli, skorun ne önemi var.
Yorumlar
Yorum Gönder
Öyle okuyup geçmekle olmaz, güzelinden bir yorum yapmak beyninin ve parmaklarının borcudur. Yorumlama biçiminden istediğini seçip yorum yapabilirsin. Adım soyadım görünsün dersen "adı/url" şıkkını seçebilirsin. Olmadı anonim seçeneğini tıklayıp "adsız" olarak yorum yapmayı göze alabilirsin. Ama piyasada bu kadar adsız varken "adsız yorum yaptı" pek şık olmaz, yine de sen bilirsin. Yorumu yazdıktan sonra "yayınla" dersin ama hemen yayımlanmaz, çünkü o yorumlar laboratuvarda uzmanlar tarafından araştırılır. Mikroskopla incelemeye tabi tutulur. Ama merak etme, en geç 2 bin yıl içinde yayımlanır yorumun.