aşkta cırcır böceğini taklit eden canlıların gece hayatı
bitkiler aleminin en yakışıklı bitkisine selam eder ve konuşmaya
başlamak üzere kendimi blog alemine davet ederim. sevgili arkadaşlar az
gittik uz gittik dere tepe düz gittik, ne bir iz bulduk ne de bir küp
altın. altının gramının bilmem kaç para yaptığı bir devirde bir küp
bulmanın varın getirisini siz düşünün der ve sizi açlık halayına davet
ederim. açlık halayı diğer halaylardan farklı olarak bir başına
hareketsiz kalarak icra edilen bir halay. bu halay türünde vücudun
azaları değil düşüncenin kendisi hareket eder. türlü türlü düşüncelere
dalıp halayı en güzel şekilde sonlandırdıktan sonra mutfağa gidip
amaçsızca buzdolabını seyre dalıyorum, canım bir şey istedi ama ne? işte
bunun cevabının buzdolabında olduğunu düşünerek buzdolabı ötene dek
(alarmlı buzdolabı olmayanlar süre tutsun) kapısı açık bir şekilde
buzdolabı alemini seyre dalıyorum, anlaşılan yine suya talibiz diyerek
sürahiyi aldığım gibi ayağımın dışıyla kapatıyorum dolap kapısını.
"bu su var ya, 2 hidrojen ile bir oksijenin tepkimeye girmesiyle meydana gelmiştir" diyerek üç kadeh içiyorum sudan. sonra yemek masasının bilardo masasına dönüşebilirliğini düşünüyorum uzun uzun.
insan hayatında şu kadar kere aşık olur deyip gugılda arama yapıyorum ve bir daha aşık olmayacağımızı ima edenlerin ip adreslerini tespit edip not alıyorum, yıldız savaşçılarını salıcam üzerlerine. çünkü atalarımız caps aç ama büyük konuşma der. çok fazla atamız var bu arada, kimin ne dediği belli olmuyor, o kadar kişi aynı anda konuşunca anlamak mümkün değil ki, biraz saygılı olup teker teker konuşsalar alıcaz mesajı. demek istediğim atalarla hatalarla geldik bugüne. gece seslerine kulak vermek istiyor insan bazen, bir tane cırcır böceği sesi duysam yüzüm güleç yatıcam ama cırcır böceği yok galiba burada, anca kavga gürültü sesleri, kornalar bir de gıcırdayan yataklar. tabi bunlar hep hayatın şeyleri, ben yine de umutlu olmaktan yanayım diyor ve blogtan çıkışımı imzalamazdan evvel varlık sahasındaki tüm hayatsevmezlere başarılar diliyorum.
"bu su var ya, 2 hidrojen ile bir oksijenin tepkimeye girmesiyle meydana gelmiştir" diyerek üç kadeh içiyorum sudan. sonra yemek masasının bilardo masasına dönüşebilirliğini düşünüyorum uzun uzun.
insan hayatında şu kadar kere aşık olur deyip gugılda arama yapıyorum ve bir daha aşık olmayacağımızı ima edenlerin ip adreslerini tespit edip not alıyorum, yıldız savaşçılarını salıcam üzerlerine. çünkü atalarımız caps aç ama büyük konuşma der. çok fazla atamız var bu arada, kimin ne dediği belli olmuyor, o kadar kişi aynı anda konuşunca anlamak mümkün değil ki, biraz saygılı olup teker teker konuşsalar alıcaz mesajı. demek istediğim atalarla hatalarla geldik bugüne. gece seslerine kulak vermek istiyor insan bazen, bir tane cırcır böceği sesi duysam yüzüm güleç yatıcam ama cırcır böceği yok galiba burada, anca kavga gürültü sesleri, kornalar bir de gıcırdayan yataklar. tabi bunlar hep hayatın şeyleri, ben yine de umutlu olmaktan yanayım diyor ve blogtan çıkışımı imzalamazdan evvel varlık sahasındaki tüm hayatsevmezlere başarılar diliyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder
Öyle okuyup geçmekle olmaz, güzelinden bir yorum yapmak beyninin ve parmaklarının borcudur. Yorumlama biçiminden istediğini seçip yorum yapabilirsin. Adım soyadım görünsün dersen "adı/url" şıkkını seçebilirsin. Olmadı anonim seçeneğini tıklayıp "adsız" olarak yorum yapmayı göze alabilirsin. Ama piyasada bu kadar adsız varken "adsız yorum yaptı" pek şık olmaz, yine de sen bilirsin. Yorumu yazdıktan sonra "yayınla" dersin ama hemen yayımlanmaz, çünkü o yorumlar laboratuvarda uzmanlar tarafından araştırılır. Mikroskopla incelemeye tabi tutulur. Ama merak etme, en geç 2 bin yıl içinde yayımlanır yorumun.